Ancak otomobillere olan talep arttıkça daha iyi madeni yağlara olan talep de arttı ve madeni yağ üreticilerinin hangi tür ham petrolün en iyi madeni yağları ürettiğini fark etmesi çok uzun sürmedi
Baz yağ üretim teknolojisi, çeşitli evrim aşamalarından geçti. İlk aşamada yağlayıcı olarak hayvansal yağlar kullanıldı. MÖ 1400'e tarihlenen yazıtlar, arabaların tekerleklerini yağlamak için domuz ve koyunların katı yağının (pi adı verilir) kullanıldığını bildirir. Sonraki 3000 yıl boyunca bu alanda çok az değişiklik oldu ve sadece belirli noktalarda balina gibi hayvanlardan istenilen yağların elde edildiği söylenebilir. 1852'de ham petrol bazlı yağlar piyasaya sürüldü. Bu tür yağlar, hayvansal bazlı yağlardan daha iyi performans göstermedikleri için ilk başta dikkate alınmadı. Dolayısıyla ham petrolün iyi bir madeni yağ üretemediği ve genel olarak Baz yağ sektörünün bilgi eksikliğinden dolayı iyi durumda olmadığı söylenebilir .
baz yağ üretimi ve kullanımı daha da gelişti ve çeşitlendi. Endüstriyel devrimle birlikte, bitkisel ve mineral bazlı baz yağların kullanımı arttı. Bitkisel yağlar, bitkilerin tohumlarından veya meyvelerinden elde edilirken, mineral bazlı baz yağlar, petrolün rafine edilmesiyle elde edilir. İlerleyen yıllarda, baz yağ üretimi için sentetik baz yağlar geliştirildi. Sentetik baz yağlar, moleküler düzeyde tasarlanan ve özel işlemlerle üretilen yağlardır. Sentetik baz yağlar, daha yüksek performans, termal kararlılık ve oksidasyon direnci sağlamak için tasarlanmıştır. Günümüzde, baz yağ üretimi teknolojisi oldukça ileri düzeydedir ve çeşitli yöntemler kullanılarak gerçekleştirilir. Rafinerilerde, ham petrolün çeşitli fraksiyonlara ayrılması ve ardından baz yağ üretimi için özel işlemlerin uygulanmasıyla baz yağlar elde edilir.
Baz yağlarının kullanımı binlerce yıl öncesine dayanmaktadır. İnsanlar, doğal kaynaklardan elde ettikleri yağları çeşitli amaçlar için kullanmışlardır. Örneğin, bitkisel yağlar, Gıda pişirme, aydınlatma ve hatta tıbbi amaçlar için kullanılıyordu. Ancak, modern baz yağlarının gelişimi ve kullanımı, endüstriyel devrimle birlikte hız kazandı. 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında, petrol endüstrisinin hızla büyümesiyle birlikte, petrol bazlı baz yağlarının kullanımı yaygınlaştı. Petrol, doğada bulunan karmaşık bir hidrokarbon karışımıdır. Raffinerilerde, ham petrolden çeşitli ürünler elde edilirken, baz yağlar da işlenir. İlk başlarda, petrol bazlı baz yağları, daha çok yağlama amaçlı kullanılmış ve motorların performansını artırmak için geliştirilmeye başlanmıştır.
Motorlu taşıtların ve makinelerin yaygınlaşmasıyla birlikte, baz yağlarının önemi daha da arttı. Yakıt verimliliğini artırmak, sürtünmeyi azaltmak, aşınmayı önlemek ve motor parçalarını korumak için daha gelişmiş baz yağlarının kullanımı önem kazandı. Teknolojik ilerlemeler ve araştırmalar, baz yağlarının kimyasal ve fiziksel özelliklerini iyileştirmek için yapıldı. Sentetik baz yağlar, yüksek performanslı motorlar için daha iyi koruma sağlamak amacıyla geliştirildi. Sentetik baz yağlar, moleküler düzeyde tasarlanan ve özel işlemlerle üretilen yağlardır. Günümüzde, baz yağları motor yağlarının temel bileşenleridir ve farklı viskozite sınıfları, performans gereksinimleri ve endüstri alanları için çeşitli tiplerde bulunurlar. Baz yağları, motor yağlarının yanı sıra endüstriyel yağlar, hidrolik yağlar, şanzıman yağları ve diğer uygulamalarda da kullanılmaktadır.
Baz yağlarının tarihçesi, yağlama teknolojisinin ve motor performansının gelişimiyle birlikte sürekli olarak ilerlemiştir. Bugün, motor yağlarının performansı ve dayanıklılığı, gelişmiş baz yağlarının ve ilave katkı maddelerinin birleşimiyle sağlanmaktadır. Baz yağ üretim teknolojisi, yağlama endüstrisinin ve motor performansının gelişimiyle birlikte sürekli olarak evrim geçirmiştir. İleri teknolojiler, baz yağların kalitesini ve özelliklerini daha da artırmış ve çeşitli uygulamalara uygun hale getirmiştir. Bugün, farklı türlerde baz yağları, motor yağları, endüstriyel yağlar ve diğer çeşitli yağlama uygulamalarında kullanılmaktadır.
Ancak otomobillere olan talep arttıkça daha iyi madeni yağlara olan talep de arttı ve madeni yağ üreticilerinin hangi tür ham petrolün en iyi madeni yağları ürettiğini fark etmesi çok uzun sürmedi. Daha sonra ham petrolü daha düşük damıtma genliklerine ve farklı viskozitelere sahip parçalara dönüştürerek daha iyi yağlayıcılar ürettiler. 1920'den önce motor yağları katkısızdı ve 1.300 ila 1.600 km sonra araç yağları değiştirildi. Bu nedenle, 1923 yılında Otomotiv Mühendisleri Derneği (SAE) motor yağlarını viskozite açısından hafif, orta ve ağır olarak sınıflandırdı. Bununla birlikte, günün ihtiyaçları nedeniyle, giderek daha fazla madeni yağ üreticisi, verimliliklerini artırmak için baz yağları rafine etmeye başladı.